• ritüellere bağlı bir adamsanız; her sabah önünden geçtiğiniz çöp kutusunun içindeki siyah kedi.
    biri onu bugün beyaza boyamış.
    hatta öyle mendebur bir kediydi ki bu, beyazlaşmış hali gözünüze şirin göründü.
    tabiki bu kedi aynı kedi değil.
    ama ters giden birşeyler var.
    mendeburun suratını gördüğünüzdeki o anı özlüyorsunuz.
    ancak daha iyi hissetmenizi sağlayan bu beyaz kediye siyah olanı tercih ediyorsunuz.
    ufak önermelerden, büyük çıkarımlara varan gerizekalılar gibiyseniz bir de; buradan yanılmanın inorganik uzantısı pesimist gerçekçilik hanede vücut bulacak.
    nereye gelmek istiyorum ? şuraya;

    her sabah yanılmak da bir süre sonra bir ritüel olabilir ve her sabah çöp kutusunun önündeki siyah kediyi görmek sıkıntı yaratabilir.
    bu sefer iki gün siyah, bir gün beyaz, bir gün siyah, iki gün beyaz kediyi görme isteği ağır basacaktır.

    yanılmak ritüel olmuştur.

    işler düzgün gittiğinde dünya tersine döner.

    her sabah yanılmak=öğleden sonra ıspanaklı börek yiyebileceğini sanmak.
  • bir attila ilhan şiiri;

    sabah olmak her gece kolay mı sanırsınız
    bulutları dağıtıp güneş olarak doğmak
    denizle gök arasında çiy yorgunu şehre
    kurşun kubbeleri buğulu minareleri ıslak
    soğuk bir trenden inmiştiniz / yalnızdınız

    bilmem kaçıncı defadır / yine yanılmıştınız

    hiç uyumamıştınız / gözleriniz yanıyordu
    yolculuk sanki bitmemişti / birdenbire
    kendinizi vagonda unuttuğunuzu sandınız
    sanki katar soluk soluğa tırmanıyordu
    dumanlı rampaları / bir kılıç gibi çıplak
    tiz çığlıklarıyla aydınlığı doğrayarak

    bilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız

    jilet mavisi bir kadın elinde purosu
    değdiği yer açılıyor çok fena keskin
    kim olduğunu bilen yok / işin doğrusu
    yüzünü kaybetmiş aynalarda arıyordu
    amerikan bara tünemiş sek vodka içiyor
    geçmişinden rusça bir şarkı arayarak
    sarhoş olmamak en büyük korkusu

    bilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız

    elbet en kötüsü sokaklarda tutuklanmak
    hani bir kere iki yanınızda iki sivil polis
    beyoğlu'ndan çekilip nasıl koparılmıştınız
    nabız gibi vuran o kötü ve karanlık his
    yakanızı hala bırakmadı asla bırakmayacak

    bilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız
  • küçükken bir ağacın yarası olmak istemek. her günün ölümünde, yorgun ve acılı bakışlar edinilmesinin artması büyüdükçe. yalnızca çocukken böyle olduğuna inandırmak kendini. yanılmak sonra her sabah... üzerinden zaman geçtikçe yaranın, insanın içinde yeni yollar edinmesi. düşecek yeri kalmayana kadar, uçuruma gözlerini dikip saatlerce bakmak . bazen susmak öylesine, beynindeki cümleleri toplayamamak, toplasa da söyleyememek. biraz deli olmak çoğu zaman. herkesten daha az istekli, herkesten daha az umutlu...kendinden beklendiği gibi kanatıp kendini, boşvermek her şeyi.her şeye, herkese anlamsızca bakmak öyle uzun uzun. kimse anlamasın diye direnmek, iyi ve normal gibi görünmek. ilgi ve sevgi beklemek; hiçbir şey umut etmeden, bir beklenti olmadan. gözlerindeki ışık bitmesin diye, herkesi ve kendisini şaşırtan bir mutluluk hissettmeyi beklerken,yanılamak yine sabahları... tükenmek... yaraların iyileşmeden sıçraması her yana, kana bulaşması hep olduğu gibi.
  • her sabah yeniden aşık olmakla her sabah yeniden yanılmak arasındaki çizgi çok, çok ince olabiliyor bazen.
    eskiden olsa, kendimi kandırmaya yetecek bahaneler bulabilirdim. ama hayat düşündüğüm kadar adil değil, üstelik zannettiğimden hızlı geçiyor; olması gereken bu belki, ama öyle olmuyor işte. zira ben denedim. belki zor gelecek inanması, ve belki ikinci tekil şahıslara hiçbir şey ifade etmeyecek -ki onlar düz cümleler seviyorlar; hayır birşey olmadı, evet iyiyim ben, izah edemem ama rahatsız oluyorum o kızdan-, ve hatta belki de daha öncekilerin açtığı yaraların izleri duruyordur hala bacaklarımda; ama yine de, kendime rağmen, bütün doğru bildiklerimi unutup herşeye yeniden başlamayı denedim. -evet, bacaklarımdaki yaralarla, ve evet, hiçbir zaman sormadığın için minnettarım.- rahatlıkla söyleyebilirim ki, hiç kolay olmuyormuş doğru bildiklerimi unutmak, ve hiçbir şey yardımcı olmuyormuş. -hiç yardımcı olmuyorsun-
    muhtemelen sessizliğin, incinmemden korktuğundan değil, umursamazlığından. ama minnettarlığım, senin umursamazlığını bağlamıyor. -zira ben öyle istediğim için sevdim seni, ve şu an öyle istediğim için vazgeçiyorum- bir koala okaliptüs ağacı olmadan yaşayamaz belki ama ya gerçekten "doğru okaliptüs ağacı" diye bir şey varsa???
    -her sabah yeniden yanılmak, her akşam yeni şeylere inanmayı engellemiyor. kafanı duvarda hep aynı noktaya vurmanın tek bir iyi tarafı var. zamanla duvarın o kısmı aşınıyor ve küçük bir ışık sızıyor içeri.-

    bak bu kez elfçe yazmıyorum. gerçi zaten bu kez kendim için de yazmıyorum. aradaki farkı anlayabiliyor musun???
  • her sabah, sadece bir anlığına, uyanmak için bi sebebin olduğunu sanmak. on saniye belki.

    hani bazen olur öyle. tam uyanmak üzereyken nerede olduğunu bilemezsin. duvar sağımda mı solumda mı, diye düşünürsün. solundaysa başka bir yerdesin, evde değilsin, yalnız değilsin, dün gece mutsuz uyumadın bilirsin. hani elini duvara atmadan, o anın tadını çıkarmaya çalışırsın ya. hatta belki biraz gülümsersin bile. mutlu olursun.

    sonra elini duvara atmaya çalışırsın hani. sol yanında yoktur duvar. gözünü hafifçe açarsın. tavan aynı tavan. odada aynı kasvet. içeri giren ışığın göz bebeklerini daha da küçültmesine izin vermeden gözlerini yumarsın. uyanmak istemediğin bir rüyaya tekrar yatmak gibi, o anı tekrar hatırlamaya çalışırsın. eksik olmamaya çalışırsın. tamamlanamazsın.

    böyle her sabah yanılırsın. iyi olduğunu sanarak, işte evdeyim, sonunda evimdeyim, benim evim, diyerek. her sabah yanılır, her sabah yeniden ölürsün. üzerindeki toprağı atmaya vaktin kalmadan. yanılır, tekrar yanılırsın ve her sabah tekrar acıya uyanırsın. kendi yarattığın, kendini hapsettiğin acıya. senin acın. tekrar hoşgeldin.
hesabın var mı? giriş yap